Oturduk konuşuyoruz, masa donatılmış. Belirsizliğe sürükleyen sonu olmayan sohbetimiz her an bitebilir. Biri çıkıp maceracı ruhuyla bizi kurtarsa bu masadan diye düşünüyor herkes ama bunun için uygun kimse yok. Sonra koyu bir çay ve sessizlikle büyü bozuluyor. Biri ağzından kaçırıyor kaçamağını. Aldırış etmemiş gibi yapan diğerleri kendi donuk yaşantılarından uzaklaşmak adına daha fazlasını duymak istiyor. Kolay değil, yılda iki kere olabilen bir curcuna. Sorguya çekilmekten rahatsız olmuş suç adayı, çareyi ararken aklına dank ediyor. Neden ben? Neden, suçlanan ve aşağılanan ben oluyorum? Bu benim hayatım ve istediğim gibi yaşarım deyip kalkıyor masadan. Herkes şaşkın, kimi hak veriyor kafa sallayıp, kimi de onun ardından başka malzemelere uzanıyor. Masayı yönlendiren tek kişi aslında bir yolu seçen oluyor. Belirsizliğe değil, iç dünyasına dürüst olmayı seçerek atılıyor serüvenine.